7 Temmuz 2020 Salı

ÖYLEDİR ÇÜNKÜ BÖYLEDİR BAZI ŞEYLER

Diriliş; Güneşe verdiğim anlamı gözardı ederek tekrar bakıyorum gökyüzüne, bulutun da anlamı yok, güneşin de. Heyhat! Güneyde olmamın da hiçbir anlamı yok şu anda. Tanrıya da küstüm, Müjgana da. Ne tanrı gerek bana şu an, ne Müjgan. İkisi de yok zaten. Sonra başlıyor bir zincir sancısı. Demlenmiş görmediğim yerlerimde. Sonra günlerce uyku uyumuyorum, hiçbir şey yapmasam yerimde zıplıyorum. Sonra bir yıkıntı, günlerce uyku bir o kadar keder. Günde 3 adım. Belki. Çişim bile gelmiyor. Hulusi, Hulusiyi kovuyor. Hulusinin içinde.  Şimdi de mızıkçılık yapıyorum. Kıskançlık belki de.

ADALILAR
En elde edemediğim şiirdin sen. Henüz yazılmayanlardan. Yetmişlerinde bir imamın soğuk nefesinde azraili gördüğünde muhtemelen yazacağı. Masadan doyamadan kalkmışlığım, susamışken tuza dadanmışlığım. Güzeldin...

Gözlerimle seçemediğim bir tür işaret, hayır, bu bir rakam. antik yunanda henüz bulunmayanlardan. hem gözlerim kör, hem bilmediğim bir rakam bu. bir arenadayız, ben bir köleyim. ama sen gerçekten güzelsin.

Bir dans figürü, erotizmin ve asaletin bir arada bulunduğu. Başkaldırırcasına. Tango gibi. Hislerini bir pazar yerinde bile ürkmeden söyleyenlerden korkma. Ben o pazar yerindeydim, kaybetmiştim annemi. Öyleyse bu bir anıdır, sensiz yaşanan. Boş ver sen çok güzeldin

Bunlar bitmeyenler, hayal kurmak kadar, çamaşır suyu içmek kadar zor. Tatilden dönerken yaşadığın yorgunluk gibi tatlı. Ton balıklı salata yapmış gibi alelade. Sen böbrek sancısı çekerken de güzelsin.

Yastığının bir yüzü diken, diğer yüzü cehennem kadar sıcak. Korkmadan yat oraya, sen günahsızdın. Hz.İsa ne kadar yetimse, sen o kadar yetimsin. Meryem ne kadar anne ise, o kadar şefkatliydin. Bir günahsızın attığı taş gibi değmek isterdim tenine. Bu yolda Süleyman gibi mabedimi yaratmak zorunda kalıyorum. Yoksuzluktan. Sen sabahları dert etme, kahvaltıya kadar sürer onlar. Sen güzeldin.

Kes fotoğrafları, birleştir birbirine. Ne kalır ki elinde bir hayata dair. Bu bir öyküdür, körlerin gördüğü, sağırların duyduğu, okuması olmayanların okuduğu. Ama hüzünlüler.

O gün sen nasıldın bilmem. Bir arkadaşın evinde, balıkmış. Islanan bir balık. Onla sohbet ettim biraz, halbuki ben Süleyman değilim. Konuşamam balıklarla. Hele ki ıslanmış bir balıkla. Oturduk biraz, sohbet muhabbet. Keyifler yerinde, kal geldi, bir karın ağrısı. Karaciğerimin şurasında. Saplı bir paslı bıçak. Sen güzelsin.

Su ile ilgili birkaç vecize. İsyan eden su imiş hep. Direnense baraj. Hak veriyorum, sen güzelsin.

Birkaç tel beyaz... Bizi durdurmaz, sevinirsin bile. Zaten güzeldin.

Epistemoloji, eğitim metodları, birkaç ağır abi narası, büyük ekonomik sistemler, şiirler, şarkılar, karısını dövenler, vatandaşın poposunu dikizleyen polisler, burdurlular, ani çıkılan bayburt gezileri, can sıkıcı işçi ölümleri, konfeksiyon hatıraları, aile hezeyanları. ilk kumarım, son kaybedişim. güzelsin.

Sen çok güzelsin. Anlam tahrif eden bir canavar. Minicik. Ama sen güzelsin... Penceremdeki solan yaseminim, duruluşum, bozuluşumsun.  pazarlık etmem... markette yoksun... reklamın yok! gerçekten... güzelsin...

"kedi sakladım senden, öykü sakladım, belki bunu da saklayacağım... ihanet... ama sen, güzelsin...
ruhumu saran sacayağı, gözümün bağı, son ruhsal kaatil, ölümüm, mahvoluşumsun...

cazgırlık etmem... gönlünde yokum... aşkımız, yok! gerçekten... güzeldin....*"


*:Ulus Baker-Kum Güzeli. 

İşbu yazı komple Ulus hocaya haddim olmayarak ilettiğim naziredir. Çok kıskanıyorum o yazıyı. Özledik hocam!