Bugün oldu
Ellerimle kanattığım yerlere yapıştırdım
Yar’a bandını
İstanbul
Uzaktaki sevgilim
Biz şehrin boğazını sadece
Metrobüste görenler
Sadece şehri terk ederken uzaktan
Ziya paşa yalısını görenler
En son ne zaman boğuldum bu boğazda
Hatırlatmam
Bu kadim kentin ortasındaki denizi ne zaman gördüm
Hatırlamam
Ben ki her caddesine kustum avcıların
Utanıyorum
Ama işedim her izbe sokağına kadıköyün
İstanbul
Hey, istanbul hey
Hangi mitinginde halay çekmedim
Hangi bozgununda göğsüme bir kardeşin
Fotoğrafını asmadım
Ne verdin bana bilmem
Ne verebilirim sana bilmem
Ukalaca bu
Ben ne verebilirim sana
Ben ki her duvarında gördüğüm afişlerde
Öğrendim okumayı
Bütün arkadaşlar atölyelerde toz yutardı
Şanslılardı onlar
Bazıları silikon kokladı taşlarken
İstanbul, hey istanbul
Ciğerlerim parçalandı görmüyor musun
Bendim sokağıma gelip
-ki caddedir adı-
Gözler kararmış
Her kapı deliğine evimmiş gibi anahtar saplayan
İstanbul
Koca kent
Fatihin kenti
Karagümrük mesela
Fatih ne düşünmüştür ilk adımını attığında
Polis’e
Hangi sur’unun dibinde şarap içsem
O gece ben olurdum fatihi bu şehrin
Ne zaman yedikuleye varsam
Ucuz şarap çalkaladım genzimde
Ne zaman şahintepeyi izlesem camımdan
Bilirsiniz iyidir pencerem
Infilak, uçurum, keder
Gam
Gamsız yaşanmaz bu şehirde
Ve kirlenmiştir her bu şehirde ikameti olan
Trene kaçak binmiştir Küçükçekmecede
Orta kapıdan bindim kaptan!
Sikerim akbilini!