Şöyle ki cevabı yok bunun, bedava yorma kendini
Devamı biraz daha zor, hayat acıyla demlenir
Hesabı sorulmuycak, cenin pozisyonunda yattığın günlerin
İnsanoğlu kirlenir
Doğum günü bugün. Kimin olduğunu söylememe pek gerek yok.
Kendimi ikna edemem bu konuda, zira birkaç aydır her öznem kendisi. Ağlaklık
yapmayacağım sayın okuyan, bunu onun okuyacağını da sanmıyorum açıkçası. Okursa
lütfen bi sinyal yapsın bana. İhtiyacım var çünkü.
5 Mayıs’ın hayatımdaki önemi nedir diye düşündüm. Çok fazla
düşündüm hatta, araştırmalar yaptım. Zihnimi karıştırdım. Beynimin
kıvrımlarında bugüne anlam yaratacak veriler aradım. Buldum da aslında. Fakat
buraya yazacak kadar cesaret bulamadım kendimde. Bu yüzden tarihteki yaşananlarla
kendimi bağdaştıracağım. Bu yazının nereye varacağı konusunda pek fikrim yok. Yazalım,
okuyalım görelim o zaman. Al1deburdanYak;
Senden tam 185 yıl önce Kierkegaard isimli bir ağabey
doğmuş. Kierkegaard abinin yeri ayrıdır bende. Kendisiyle varoluş felsefesi
konusunda araştırma yaparken tanışmıştım. Aptal bir ergendim, ve dahi o günden
bugüne kadar sıyrılamadığım doğum lekem konusunda hemfikirdik kendisiyle.
Umutsuzluk ikimizin de ortak noktası. Umutsuzluk konusunda yazdığı kitapta
şöyle demişti. Oku bak, senle sık sık konuştuk bu konu hakkında. “Zihnin
kendinden başka acımasız bir düşmanı yoktur.” Çok tanıdık geldi değil mi?
Biliyorum bunları hissettiğini. Fakat söylemek istediğim şu aslında. Sadece
senin okuduğun, senin bildiğin bir mektubumda şuna benzer bir şey yazmıştım
hatırlarsan. Aynısını Kierkegaard abi de yazmıştı aslında. Mızıkçılık
yapmıştım.
“Ben senin şairin olmak istiyorum!
Başkasının şairi olmayacağım.”
Başkasının şairi olmayacağım.”
Senden 180 yıl önceye gidelim. Sakallının doğumu! Sakallı
hakkında da konuştuk senle. Bir acayip adam Marx! Ödevler yaptık hatta senle. Bolca
Marx içeren. Marx’ın benim hayatımdaki en önemli insan olduğunu söylemiştim.
Sen de bundan sonra benim de hayatımdaki en önemli 2. Adam o zaman demiştin. Birincinin
ben olduğumu vurgulayarak. Ne güzel geceymiş.
Sakallıyla aynı gün doğman tesadüf olamaz değil mi ?
Senden tam 39 yıl önce! Cengiz Kurtoğlu’nun doğumu. Cengiz Kurtoğlu
hakkında konuşmadık senle. Ama herkes bilir ki Cengiz Kurtoğlu’nun Unutulan
isimli albümünü çok severim. O albümdeki en sevdiğim şarkı da Küllenen Aşk
isimli şarkı. Şimdi daha da anlam buluyor. Olsun.
“yıllardır küllenmiş aşkın var bende
aşkın mekan kurmuş yanan gönlümde
beni terk edip de gittiğin halde
sana intizara kıyamıyorum
benim kadar sevene rastlamadıysan
dertlere çare bulamadıysan
gittiğin yerlerde garip kaldıysan
geri dön...
o eski yerimizde beklerim seni
üzülme sevgilim affettim seni
bir mecnun yarattın çöldeyim şimdi
eskiden volkandım kül oldum şimdi
en büyük aşkımdın el oldun şimdi
sana intizara kıyamıyorum”
Öhöm! Gözüm doldu lan. Dur toparlanalım. Fırat Tanış’ı tanıyorsun
değil mi? Hani sana demiştim ya; ”Çok acayip bi şey çözdüm, sana anlatmam
lazım. Şu meseleler bitsin muhakkak konuşmamız lazım” diye. İşte Fırat Abi’nin
bir kitapta kendini anlattığı bir meseleyle aydınlanmıştı dünyam. Onu
konuşacaktık, konuşamadık. Replacement Child mission meselesini konuşacaktık
olmadı. Aynı gün doğmuşsunuz onla da. Olsun, ben yazarım okursun bir ara.
Bir Salı günü doğmuşsun. Binbir türlü hayal vardı kafamda bugüne
dair. Fakat ne dünya buna hazır, ne sen. Zaten ben de çok hakim değilim hayaller
konusuna. Gerçeklikle sorunlarım var zira. Ne yaşanabilir ne yaşanamaz. Neyin
üstünde durmalıyım, altımdan kayıp giden yer küre mi farkında olmuyorum çoğu zaman.
Sadece son iki gündür canım biraz fazla yanıyor. Sebebini çözemedim. Çözdüm
aslında ama, çözmemiş gibi yapıyorum. Bu benim kendimi savunma mekanizmam. İnsan
konfora alıştığı zaman gelişemiyor, kendimi rahatsız ederek geliştirmeye
çalışıyorum. Bak rahatsız etmesem yazamayacaktım bunca şeyi. Rahatsız etmesem zihnim
çalışmaya devam etmeyecekti. Yokluğun bile iyi geliyor.
Ne anlattım o kadar bilmiyorum, tekrar da okumayacağım.
Doğum gününü kutlamam gerekiyordu. Biyolojik
saatimin alarmı sabahtan beri çalıyor çünkü. Onu susturmak için yazıyorum bunları.
Okursan bi haber ver dediğim gibi. İyi ki doğmuşsun. Bir patikaydı kesişen
yollarımız, tekrar kesişir umarım.
Bol şans, iyi bak kendine. Sen keyfine bak, ben bekleyecek
yer elbet bulurum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder