mehmeti gördüm bugün. ilkokul arkadaşım. kimyasal bir maddeye düştüğünü duymuştum. sonra da amatem faslı işte. ruhu alınmış gibiydi mehmetin. mehmete benzettim kendimi. zaten dünya benim etrafımda dönüyor stirner okuduğumdan beri. mehmet yürüyen ölüydü. ben yürüyen tabut, içinde siyah kefeniyle hulusi. bir süredir beynimi uyuşturuyorum. böyle biraz daha kendim gibi hissediyorum kendimi. ben ilk antidepresanımı yuttuğumda 11 yaşındaydım sanırım. o günlerden beri her duyguyu duyumsarım. obsesyon da var tabi, beynimi hapishaneye döndüren bir cehennem. tutulup kalıyorum. kurtulamıyorum. bu bazen bir bardak kahve oluyor, bazen güzel yüzüyle bir kadın. mehmet -muhtemelen- ilk meth'i soluduğunda ben narkotik maddelere karşı tolerans oluşturmuştum bile. bir gün deri ceket siyah sweatshirt, siyah pantolonumla rastgele bir eczaneye girmiştim bir bakırköy gecesi sonrası. reçetemi görünce biraz da sıfatıma bakınca eczacı hanım beni pışpışlayıp yol vermişti bana o gece. zihnim ona kendimin bağımlı olmadığını anlatamayacak kadar karmaşıktı. insanların gözünde çok şeye benziyorum. bazen bir bağımlı bazen bir salon adamı. bazense azılı bir cani. en çok cani yönümü seviyorum. marquis de sade okumak gibi benle birlikte olmak. dark side'ıma girdiysen işin çok zor, anlıyorum seni. velhasıl...
benim köprüm yıkıldı. evim sandığım topraklara pis postallarıyla bastı düşüncelerim. çekik gözlü kadın komandolar tarafından kurşuna dizildi evim. ben artık ölmeyeceğim savaşa girmem demiştim. öldüm. vay ben benim bahtımı sikeyim. bu blogtan edebiyat bekleyenin de amına koyim bundan sonra. böyle ahvalimi yazıp geçeceğim.
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder